Telefon
WhatsApp
Bir yol hikayesi


Ankara Garı'nın o kendine has nostaljik uğultusu, demiryolunun raylara vuran metalik nefesi ve bekleyen yolcuların yüzlerindeki tatlı telaşla başlıyor yolculuk… Vangölü Ekspresi, ağır ağır doğrulup usulca doğuya doğru süzülürken, daha ilk anda insanın içini hem bir merak hem de tarifsiz bir huzur kaplıyor.


Bu yol, sadece kilometre devirmek değil; bir ülkenin kalbinden geçip ruhuna dokunmak aslında. İç Anadolu’nun sert soğuğu, bozkırın sarı çizgileri arasından tren ilerledikçe yavaş yavaş yerini doğunun masalsı coğrafyasına bırakıyor.
Dağların Altında, Tünellerin İçinde Bir Masal
Vagonun camından dışarı baktığınızda, kendinizi bir tabloya değil, ardı ardına sıralanan hayali sahnelere bakıyormuş gibi hissediyorsunuz. Tren, dağların arasına kıvrılarak süzülüyor. Kimi zaman dev kayaların eteğinde, kimi zaman dağların bağrına açılmış karanlık tünellerin içinde…
Tünellerin içindeki o isli, ağır duman kokusu; dışarı çıkınca yerini doğunun mistik havasına bırakıyor. Bir karanlık, bir aydınlık… Bir nefes, bir sessizlik… Sanki insan kendi iç yolculuğuna da gidiyor bu raylarda.
Manzaranın Sessiz Feryadı: Kuraklık
Fakat güzelliğin tam ortasında insanın içini burkan bir başka manzara da karşılıyor yolcuyu: kuraklık…


İç Anadolu’dan başlayıp Doğu’ya kadar uzanan bu susuzluk, doğayı adeta ince ince kemirmiş. Bir zamanlar taştan taş düşüren hırçın Murat Nehri… Ürperti veren o çağlayış… Şimdi kabuğuna çekilmiş, sesi kısılmış, yatağından 15–20 metre geriye doğru çekilmiş duruyor öylece.
Sanki su değil, bir dev nefesini tutmuş bekliyor. Sanki doğa, insanın hoyratlığına yahut kaderin cilvesine sessiz bir isyan sunuyor.
Mevsimlerin Karmakarışıklığı
Ve sonra bir bakıyorsunuz… Takvim kışın kapısında ama yolun iki yanında ilkbaharın yeşil umudu ile sonbaharın sarı hüznü yan yana durmuş bekliyor. Ağaçların dalları mevsimden bihaber; toprak hangisine yüz vereceğini şaşırmış gibi…
İnsanın aklına tek bir cümle geliyor:
“Ne kadar güzel, ne kadar kırılgan bir ülkesin sen Türkiyem…”
Doğuya Açılan Pencere: Vangölü Ekspresi
Vangölü Ekspresi’nin ritmik sallanışı, raylardan yükselen tok sesler, vagonların içindeki sessiz sohbetler… Bir yolculuktan çok daha fazlası aslında.
Bu tren, Ankara’nın düzenli kalabalığından alıp sizi kadim toprakların kucağına bırakıyor. Her kilometrede başka bir hikâye, başka bir insan, başka bir coğrafya görüyorsunuz.
Yol uzuyor, manzara değişiyor, düşünceler derinleşiyor. Ve insan, bu yolculukta hem ülkeyi hem kendini yeniden tanıyor.
Son Söz: Bir Tren, Bir Ülke, Bir Yolculuk
Doğunun sabahı başka doğar… O sabaha Vangölü Ekspresi ile kavuşmak ise insana tarifsiz bir huzur verir. Gördüğünüz manzaralar kadar görmediğiniz, hissettiğiniz şeyler kalır aklınızda.
Rayların üzerinde kayıp giden tren, aslında sizi ülkenin doğasına, geçmişine, geleceğine ve kendi iç dünyanıza doğru taşır.
“Ne güzelsin be Türkiyem…” dedirten her ayrıntısıyla;
hem büyüleyen hem düşündüren, hem gülümseten hem hüzünlendiren bir yol hikâyesi bırakır ardında.

0 Yorum

Henüz Yorum Yapılmamıştır.! İlk Yorum Yapan Siz Olun

Yorum Gönder

Lütfen tüm alanları doldurunuz!

Yazarlarımız

E-Bülten Aboneliği